19 Şubat 2014 Çarşamba

2. Kitap Kurtları Blog Turu: Sen Benim Diğer Yarımsın- Holly Bourne

Evet! Karşınızda ben! 2. Blog Turumuzun yine üçüncü gününde ve akşam saatlerinde sizlerleyim. Benim bu turdaki Görevim yine cast seçmekti (seçmek diyorum çünkü o muhteşem shopları Yiyit arkadaşımız yaptı(Hey! Anita ve Frank'i ben yaptım! :P -Ayşe). Harcanıyor buralarda ama seviyoruz onu gitmesin.). Niye ikinci kere  cast seçtiğime gelirsek birinci yaptığımdan hiç memnun kalmamış ve içime sinmemişti burada yeteneğimi göstermek istedim (kızlar kendinizi hazırlayın). Her neyse sizi çok sıkmadan kitabın künyesi ve yorumuna doğru uğurluyorum.



Kitap Adı: Sen Benim Diğer Yarımsın
Özgün Adı: Soulmates
Yazar: Holly Bourne
Tür: Genç Yetişkin/ Romantik/ Paranormal
Yayınevi: Parodi Yayınevi
Sayfa Sayısı: 535

Arka Kapak Yazısı:


Ruh ikizleri; yalnızca onlar bu büyüyü taşır. Toprağa düşen yıldırım kadar nadir gelirler dünyaya. Ama bir araya gelip âşık olduklarında... İşte o zaman, toprak ikiye bölünür. Gökyüzü deryaya, derya ateşe hücum eder. Kargaşa yağar evrenin her bir köşesine, sel olur. 
Zarlar atılır, yıldızlar kesişir; ardından Poppy ve Noah düşürür toprağa o ilk kıvılcımı. Fakat o şey, iki büyülü ruhun karşısında durmaktadır, sanki görünmez bir duvar gibi. Felaket, kıyamet, ölüm; engelleyebilir mi kucaklaşmasını alacakaranlıkla gecenin?


"Korkusuz, taze, ateş kadar sıcak bir roman: Sen Benim Diğer Yarımsın. 
Kesinlikle soluksuz okuyacaksınız."
-Amazon-

"Herkes hayatında bir defa da olsa ruhunun derinliklerinde gerçek aşkı tatmıştır. İşte bu kitap size o tadı tekrar hatırlatacak." 
-Usbourne Yayın Grubu-

"Evreni kaosa sürükleyen sıradan âşıkların, sıra dışı aşk hikâyesi. Bu roman kalbinizi ateşe verecek. Tıpkı benimkini verdiği gibi." 
-C. J. Skuse-

"Romeo ve Juliet'i bir kenarda tutun ve Poppy ve Noah'la tanışın."
-The Lancashire Evening Post-


Şimdi ise sıra yorumuma, castlerime ve çekilişe geldi şans sizinle olsun!



Ben bu kitabı ÇOK sevdim, BAĞLANDIM, artık benliğimin bir PARÇASI. Sevdiğim kitaplar benim için unutulmazdır (bknz. Percy Jackson serisi her ne kadar özenerek başlamış olsam da benim için vazgeçilmezdir.). "Sevgili Sen Benim Diğer Yarımsın" sende kalbimin bir köşesini almaya hak kazandın. Yehheeyyy. Evet, neyse ben çok cıvıtmadan yorumuma geçiyorum.




Sevgili Poppy Ayşe Abla'da olduğu gibi bana pek benzemiyor. Bir kere ben aşka inanırım! Birkaç tepki dışında (pekala aslında tepkileri bana benziyor. Vurmayın yüzüme -_- ) bana pek benzediği söylenemez (Aman tanrım! Kendimle çelişiyorum bu hiç olmaz!). Bu kitap beni yoldan çıkardı! Yine konudan saptım.  Toparlanıyorum ve yoruma geçiyorum. En başta aşka inanmayan sevgili Poppy (aha aha haha tabi burası kötü gülüş) kasabalarına gelen bir grubun konserine gitmeleriyle Noah'ı görür ve tam olarak yazılan şey "Daha önce hiç duvara çarpmamıştım. Hiç. Ama çarpmış olsaydım da sanırım o anda hissettiklerime yakın bir şey hissederdim." budur. Kısacası aşık olur ama bunu yaklaşık üç bölüm boyunca kendine itiraf edemez (tipik kız *ki ben de bir kızım hiç aşık olmadığım için bilemeyeceğim.). İlk olarak Poppy'nin panik atak krizleri geçirdiğini söylemeliyim. Zaten ne oluyorsa o panik ataklar yüzünden oluyor. Noah ise beni benden aldı. İrem ve ben şöyle düşünüyoruz  ki "Sevgili yazarımız Noah'ı kötü çocuk mu yoksa iyi çocuk mu yapacağına karar verememiş ve dıştan kötü içten iyi olan bir şaheser (bu kelime benim düşüncelerimden çıkmış olabilir.) yaratmış.". Evet buradan da anlayacağınız üzere Noah'ı çok ÇOK sevdim. Hayatımın aşkı.
arkadaki kitaplar ellerimden öper
 Ahh ve bir de Frank var her ne kadar yazar Frank'e çok yer vermemiş olsa da Frank de iyidir. Poppy'nin İngilizce sınıfından arkadaşı olan Frank çok tatlı çok iyi ve de garip bir müzik zevki var (yine de Noah'ın grubunun "Growing Pains"  yaptığı şarkıyı beğeniyor. Nihahah). Burada daha fazla kalırsam bütün kitabı geçirebilirim sanırım ve burası daha başları! Ortalarına doğru sizin de anlayacağınız üzere Noah ve Poppy çıkmaya başlıyorlar (THIS ISN'T A SPOILER!). Ben mutlu, onlar mutlu herkes mutlu. Tabi bu sıralarda bunlar ne kadar yakınlaşırsa sanki Doğa Ana onlara karşıymış gibi yazın ortasında sağanak yağışlar, durup durmadık zamanlarda kar fırtınaları falan filan (niye bunları yazdığımı kitabı okuyarak öğrenebilirsiniz). Sonuç olarak ilişkileri çok iyi gitmekteydi. Bu arada kitabımızın içinde x/2'lik bölümler olduğunu ve bu bölümlerde Anita ve Rain denilen iki kişinin olduğunu biliyor muydunuz? "Bize ne bundan?!" diyorsanız çok yanılıyorsunuz onlar önemli insanlar. Evet çok uzattığıma kanaat getirdim ve de yorumumu burada bırakıyorum. Sizleri çekiliş ve castler ile baş başa bırakıyorum. Öptüm.

5 Şubat 2014 Çarşamba

1. Kitap Kurtları Blog Turu: Boğulan Kız- Caitlin R. Kiernan


Merhabalar merhabalar! Blog Turumuzun üçüncü günün akşam saatlerinde ben size eşlik edeceğim.Çok çok heyecanlıyım. Neden? Çünkü bu bizim ilk blog turumuz. Ve ayrıca kitap ismi, kapağı ve konusu bağlamıyla ilgimi kendinde topladı. Ve şansa bakın ki turu aldık !! Sizi çok sıkmadan konuya doğru geçiyorum.  Eveeet normalde uzun yorum yapmayı severim ama bu turda benim görevim yorum yapmak değil cast yapmak olduğu için uzun bir yorum yapmayacağım. İlk olarak kitabın künyesi ve de arka kapak yazısı ile başlayalım.

Kitap Adı: Boğulan Kız
Özgün Adı: The Drowning Girl
Yazar: Caitlyn R. Kiernan
Tür: Dark Fantasy
Yayınevi/ Sayfa Sayısı: Optimum Kitap/ 344

Arka Kapak Yazısı:

Indiana Morgan Phelps -akadaşları ona kısaca Imp der- bir şizofreniktir. Artık kendi aklına güvenemez çünkü hatıralarının ona bir şekilde ihanet ettiğine ve onu kendi kimliğini sorgulamaya ittiğine ikna olmuştur.
Imp, gerçeklik algısıyla mücadele ederek kötü niyetli bir sirenle, ona yabani bir kız görünümünde gelen, yardıma muhtaç bir kurtla ya da çok ama çok daha tuhaf bir şeyle karşılaşmasına dair doğruları su yüzüne çıkarmalıdır.

Şimdi ise sıra benim yorumuma geldi. Cast ve Çekiliş ise yorumun sonunda bulabilirsiniz. İyi okumalar!

Yorumum: 

Imp arka kapak yazısından da çıkaracağınız üzere bir şizofrenik. Bu durumda aklı ona oyun oynadığı için hatırladığı bazı şeylerin gerçekliğinden emin olamamakta ve de kendisiyle çelişmektedir. Bu zaman zaman aklımı karıştırsa da kitaba ayrı bir hava katmıştı. Örneğin; Eva Canning ile iki farklı zaman diliminde tamamen aynı şekilde tanışmasıyla kitap kendini bana bağladı. İlk başlarda sıkılsam da (burada ilk defa bir şizofren karakterin içinde olduğum için bazı şeyleri anlamakta güçlük çektiğim ve de Imp'in içine giremediğim için kaynaklandığını düşünüyorum.) Ortalara doğru kitabı bırakamaz oldum. Bu kitabı okurken çektiğim zorluklardan biride kitabın içinde çok fazla sayı (tarihler vs.), tablo ve kitap- yazar adı geçmesinden dolayı çok araştırma yapmak zorunda kaldım. (Ben ilk defa bir kitabı okurken not aldım burada paylaşmayı düşünüyordum ama çok spoi içeriyordu.) bu yüzden kitaplığımın olduğu odadan kendi odam arasında sürekli olarak mekik dokudum (kilo verdiğime eminim :D) Yazarın karakterleri betimlemesine hayran kaldım sadece Imp anlatılmamıştı cast yaparken en çok onda zorlandım. Onun dışında cidden eğer Imp'i benimsemeyi başarırsanız bu kitabın çabucak yalanıp yuttuğuna emin olabilirsiniz. Sizi çok sıkmadan asıl görevim olan Cast'e doğru yönlendiriyorum.